FUTBOL VE DÜNYA ÜLKELERİ




FUTBOL VE DÜNYA ÜLKELERİ

            İçi boş bir heyecanın bir tezahürü olan futbol tarihsel gelişimi itibariyle spor müsabakalarının çok sevilen bir alanını olmuştur. Kitlesel bilincin ve toplumsal kalkınmanın oluşumuna hiçbir katkısının olmadığı bu futbola gösterilen ilgi, dine, eğitime, kültürel varlığa ve toplumun diğer önemli meselelerine gösterilse temel dinamikleri oluşmuş bir toplum ve medeniyet inşa edilebilirdi. Oysa bizim geleneklerimizi ve kültürümüzü bir arada tutan en önemli hassasiyet dini ve milli duygularımızdır. Bu konuyla alakalı görüşümüzü “Çanakkale ziyaretimiz” yazımızda belirttik. Bizi Çanakkale’de muzafferiyete ulaştıran yegane güç, iman, ihlas ve milli beraberlikti.
           Futbola aşırı bir düşkünlüğün, yaşanması insanların kendi duygularının, isteklerinin kölesi olmakla ve tembelliğin getirdiği ataletle olmuştur. Günümüzde kitle imha silahlarından daha tehlikeli olan medya faktörü futbol dinamiklerini bizim; olmazsa olmazımız haline getirebilmektedir. Çanakkale’nin kahraman dedelerinin, biz torunlarının rol-model şahsiyetlerinin tamamen değişmesi dedemize torun ol(a)mayışımızın bir göstergesi halini almıştır.
          Günümüzde konser, maç için stadyumları alanları dolduran biz gençlerin günümüzün modern tapınma ve uyutulma halini aldığı bir gerçektir. Hani Necip Fazıl terennüm eder ya: HAYATIMIZIN YARISINI UYUYARAK, YARISINIDA UYUTULARAK GEÇİRİYORUZ.
          Stadyumlarda uyutulan bizlerin dini vicdani ve milli gerçeklerini unutup daha farklı hallerde bulunmaları bizim içimizi acıtmaktadır.  Futbol için harcanılan milyarlarca TL’nin değerinin stadyumlara ve futbol rantında çarçur edilmesi kadar israf edilen başka bir durum olduğu söylenemez. Olaylar (mili manevi) (siyasi politik) (ekonomik sosyolojik) (psikolojik ve ruhsal bozulmalar) (felsefi ve reel) olarak baktığımızda çok farklı göstergelerin ve analizlerin ve bozulmaların ortaya çıktığını görebilmekteyiz.
 Ben bir kardeşime futbol ile ilgili şu vecibeyi sormuştum ve kardeşlerime de sormaktayım:
·         futbolun bu denli esiri olmanın sana olumlu veya olumsuz ne gibi katkılarının olduğunu yada olmadığını?
·         Tuttuğun ya da fanatiği olduğun spor kulübünün yenildiğinde üzüldüğün kadar yada yendiğinde sevindiğin kadar başka hangi duygularında bunu yaşıyorsun ve yaptığın hatanın farkına var(a)mıyorsun.
Katkı, fayda, zevki sefahat, hazzı nefs, etmesi midir futbol müptelasının bize katkısı.
         Amerika’nın yumuşak güç haline getirdiği sinema sektörü olan Hollywood’ın tüm dünyaya lanse ettirdikleri filmler, Avrupa kıtasında ise futbolun bir yumuşak güç halini alması küresel değişmelere ve kültürel bozulmalara neden olmuştur. Bu hal Avrupa’da ve Amerika’da yaşanılan siyasi tüm olayların halkı kontrol altına alıp toplumsal kanalizesini gerçekleştirdiğini görebilmeliyiz. Avrupa’da oynanan futbol turnuvaları Avrupa’nın bölünmüşlüğünü ve dünya savaşlarının getirdiklerini unuturmuş. Amerika’da ise soğuk savaşta yaşanılanları, Vietnam da yaşanılan vahşeti ve diğer insani vahşetleri unutur(ul)du. Ülkemizde de bu tür sosyal kültürel siyasal olaylara bakarak futbolun etkisine uyutulmasını örneklerle görebilmekteyiz.
       Avrupa’da futbol müsabakalarının tüm dünya da gösterilmesi, takibinin özendirilmesi, oynayan oyuncuların yıldızının ve popülerliğinin artırılması ve futbol takımlarının markalaştırılarak birer kültürel gelenek ve din olgusu halinde oluşturulması kadar toplumları ve milletleri hipnotize eden başka bir olgu yoktur herhalde.
       Siyasi olarak Avrupa birliğine üyelik sürecimiz vardır. Ama söz konusu futbol olduğunda Avrupalılar bizleri turnuvalarına alırlar, davet ederler. İngilizlerin 2008 yılında yaşadığımız futbol başarısını senelerce konuşması övmesi bence tesadüfü değil tamamen bir alicengizliktir. Futbol, siyaset, politika, entegrasyonlar, diplomasi, kültür, millet ne kadarda birbirine yakın maslahatlar olmuştur değil mi.
       Bayrağımızın kutsaliyetine saygı göstermek gerekir. Yabancı bir oyuncunun Türk takımında başarılı bir performansı var diye yabancı bir devletçiğin bayrağını açmak o ülkenin marşını mırıldanmak ne demektir. Ne oldu bizim bayrağımıza, vatanımıza olan sevgimize saygımıza ve minnetimize. Az gelişmiş ülkelerin kendi milletlerini oyalayacak, avutacak ve yıpratacak olaylara ve franksiyonel akımlara ihtiyaçları vardır. Halklarını kontrol altına almak ve uyutmak haliyle.

DİKTATÖR FRANKO’NUN 3 F’Sİ

        İspanyol diktatör General Francisco Franco’ya söyle bir soru sorulmuşlar: ülkenizin yapısı bozuldu, halk perişan, ekonomi çökmüş, herkes adaletsizlikten yakınıyor. Ama hiç isyan yok! Bunu nasıl başarıyorsunuz? İspanyol diktatör: bunu 3F ile başarıyorum. Franko,  Futbol, Fiesta. Onları yüz binlik beşiklerde uyutuyorum, diye cevap vermiştir.
         İşte futbol, kitleleri oyalayan toplumu siyasi konularda tepkisizliğe iten, ülke gündemini saptıran, halkları sürükleyen ve kısır döngüye çeken bir illettir. Artık günümüzde sadece diktatörlükle yönetilen ülkelerde değil gelişmiş modern rejimlere sahip ülkelerde de toplumu oyalamak, pasifize etmek amacıyla kullanılmaktadır ve kullanılacaktır da.

NECİP FAZILVE FUTBOL

MEŞİN TOP
Meşin top etrafındaki büyük aksiyonu düşündükçe aklımı kaybedecek gibi oluyorum. Meşin top önünde bütün ruhi kıymetler artık birer leblebi tanesi kadar küçülmüştür. İnsanoğlunun başı artık bir meşin toptur; ve her fert kendi ayağıyla başını yuvarlamaktadır.
Bir zamanlar İstanbul’da Fransızlarla yapılan milli maçı seyretmek üzere talebe federasyonu Ankara’dan hususi bir katar kaldırmış ve sanki (fenomenal) bir ilim ve cemiyet hadisesi varmışçasına bu işe yüzlerce talebe katılmıştı. Bir (Şekspir) in oynayacağı bir (Hamlet),bizzat (Platon) un izah edeceği bir (idealizm) davası; ve hatta yeni keşfedilmiş ve her talebeyi bir anda fakültesinden mezun kılacak bir ilim hapı tevzii, bu kuvvette bir alaka ve cazibe mihrakı teşkil edemezdi. Meşin top günümüzün tabusudur ve ona laf yoktur. Bizzat fikir, ilim ve sanat lugat kitaplarında kalmak için ondan izin almaya mecburdur.
Netice:
Başına meşin toptan bir tac geçirmiş olan ilcailik Firavun’u,bizde göbeğimizden yukarı nahiyelere kan cereyanı geçmesine izin vermemekte ve herkes bu Firavun’un emrinde çalışmaktadır.
MAÇ
Bitpazarından geçiyorum. Bir adam radyosunu satıyor. Radyonun çalışıp çalışmadığını anlamak için,fişini,bir eskici dükkanının elektrik prizine soktular. Birkaç cızırtı, hırıltı derken bir ses:
-Burası Mithat Paşa Stadyumu!...
Radyonun satışı unutuldu ve bütün bitpazarı tipleri, satıcılara, alıcılara, küfecilere kadar maçı dinlemeye koyuldular. Hayretle durup manzarayı seyretmeye başladım. Evindeki çocuk lazımlığını eline alıp bitpazarında satmaya gelen yeldirmeli kadına varıncaya dek tesir halkası içine alınmadık insan bırakmayan bu korkunç cazibe merkezi ne korkunç şey! Meyhaneden dershaneye, sonunda “hane” eki bulunan her yerde o yerin her ferdini unutturup yalnız kendisini hakim kılan, kendisinden başka hiçbir meseleye söz hakkı vermeyen maç...
Bizzat şahit olduğum hapishanede, insanın havayı emmekten bezdiği ve güneşi görmekten tiksindiği şartlar altında bile alaka duyulan maç: Müdürü, jandarması, gardiyanı ve mahkumu, hırıltılı hapishane hoparlörünün hunisinde kaynaşırlar.
Şu futbol, din çapında öyle bir vecd kaynağı olmuştur ki, konuşmaya başlayan çocuğun ilk kelimesi “Gol!” olsa şaşmamalı...Artık insanda kafa meşin top, beyin meşin top, kalp meşin top, mide meşin top...
Bu nefsani ra’şenin yanına ruh ve fikir ürpertisini getirebilecek ve memleket kalesinin önündeki büyük mesele topunu muazzam bir şutla ağlara takacak santrafordan ne haber?

STADYUM
Evvelki gün Taksim’den arabayla Fındıklı’ya inerken Mithat Paşa Stadyumu’nun önünde irkildim. Henüz akşamın 6’sı olmasına ve maç vaktine daha 3 saat bulunmasına rağmen görülmemiş bir kalabalık, kafalardan patates kümeleri halinde tribünleri basmıştı. Kapılardaki kaynaşma, fıkırdama, itişip kakışma, naralar, düdük sesleri, çığlıklar da cabası...
Guya karaborsada 50 liralık biletler 300 liraya kadar satılmış...
Düşündüm:
Şu futbolun aşıladığı vecdi, hiçbir devirde hiçbir müessesenin verebileceğini sanmıyorum.
Tek kıvılcımlı bir kütüğü üflercesine cehd ve çile isteyen ruh ve kafa oluşları yerine benzin kadar iştiali kolay nefs hırsına bağlı bir müessese olan futbol, bugünkü insanlığı remzlendirici en korkunç müessesedir; ve bu gidişle, onun cezbettiği yığınları bir araya getirebilecek hiçbir manaya yer görünmemektedir. Futbol ,madde hırsının ebedi manayı boğuşuna en keskin örnek...
            Dünya çapında büyük inkilap, stadyumu fikir meydanına çevirecek yeni bir ruh nizamının, şimşekler ve gök gürültüleri içinde göklerden haberi geldiği gün konuşulabilir.
İnsanlık, göklerin stadyumunu toprağa indirecek hamleyi bekliyor.



Hiç yorum yok

Şahin Korkmaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.