Türk tarih profesörü, Selçuklu Tarihi'nin kurucusu ve mütehassısı, akademisyen, siyasetçi ve aksiyon adamı
Türk
tarih profesörü, Selçuklu Tarihi'nin kurucusu ve mütehassısı, akademisyen, siyasetçi ve aksiyon adamı.
Osman
Turan Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde 1914 Çaykara, Trabzon’da
doğmuştur. Çaykara’nın Soğanlı Köyünde Kurunoğulları (Koronoğulları)
adı ile anılan bir aileden gelmektedir. Babası, Birinci Dünya Savaşı'na katılarak
Kafkas Cephesi'nde şehit düşen Hasan Ağa'dır. Annesi Şahsene Hanım'dır. İlk
mektebi Çaykara'da, liseyi Trabzon ve Ankara'da bitirdi. 1940
senesinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nden mezun
oldu. On iki Hayvanlı Türk Takvimi adlı teziyle doktorluk payesini aldı.
Doktora jürisinin reisi Ord. Prof. Dr. Fuad Köprülü. 1944'de doçent oldu
ve Türk-İslâm Tarihi dersleri okutmaya başladı.1948-1950 yılları arasında
Londra ve Paris'te araştırmalarda bulundu.1951'de profesörlüğe yükseldi. 1954
senesinde Demokrat Parti Trabzon listesinden milletvekili seçildi. Yassıada'da
17 ay hapis yattı. 1964'te Adalet Partisi Umum Reis Muavini seçilen ve 1965'te
tekrar Trabzon'dan mebus olan Turan, 1969'da siyasetten tamamen çekildi.1972
yılında da profesörlükten emekli olan Osman Turan 17 Ocak 1978 tarihinde vefat
etti.
İLİM
HAYATI
Osman
Turan’ın ilmi hayatı, doktor ünvanını aldığı 1941 yılından itibaren başlamıştır
denebilir. Fakat, kendisinin asıl orijinal araştırmaları 1944 yılında elde
ettiği doçentlik unvanından itibaren başlar. Onun için bir formaliteden ibaret
olan doçentlik unvanını alarak hareket serbestliğine kavuşan Osman Turan, ilmi
çalışma plânında da büyük bir değişiklik yaptı: Türkler, nasıl Orta –
Asya Türk Tarih ve medeniyetinden Türklerin bu yeni vatanının tarihine geçti ve
Anadolu’da karar kıldı. Gerçekten, Anadolu Selçukluları tarihi, hayatının
sonuna kadar Osman Turan’ın ilmi çalışmalarının ağırlık noktasını teşkil etti.
Osman
Turan, yine çok doğru bir kararla, işe el yazması ana kaynakları neşretmekle
başladı. Meselâ, Anadolu Selçukluları tarihinin en mühim iki yerli kaynağından
biri olan Aksarayi’nin Farsça eserini geniş bir önsözle o yayınladı.
Arkasından
Selçuklu devri Türk tarihinin bize kadar gelen yegâne arşiv vesikaları
olan üç vakfiyeyi neşretmek suretiyle Selçuklu tarihi araştırıcılarına
yeni ve bol malzemeler verdi. Neşredilen vakfiyeler, Anadolu’nun Selçuklu devrindeki sosyal ve
ekonomik tarihine dair orijinal bilgiler ihtiva etmeleri bakımından dikkate
değer.
1951
yılında Profesörlüğe yükseltilen Osman Turan, Anadolu Selçukluları
tarihindeki yetkisini İslâm Ansiklopedisi’ne yazdığı – Selçuklu
Sultanları (Kılıç Arslanlar, Keyhüsrevler, Keykâvüsler, Keykubatlar)
maddeleriyle, yerli – yabancı, herkese kabul ettirmiştir. Bundan sonra onun
Türkiye’de ve yabancı ülkelerde çıkan ilmi dergilerde Selçuklu devrinin her
cephesiyle ilgili Türkçe ve yabancı dillerde birçok makalesinin yayınlandığı
görülür.
Osman
Turan bu çalışmalarından sonra tekrar orijinal metin neşrine dönmek lüzumunu
duyarak; teşkilât ve müesseseler tarihi için son derce mühim olan yeni bir
kaynak çeşidini, ilim dilinde << Münşat Mecmuaları>> adını alan
ferman suretlerini ele almıştır. O, âdeti gereğince, vesikaların Farsça olan
asıllarını neşretmekle yetinmemiş, tercümeleriyle birlikte geniş açıklamalarda
bulunmuştur. Böylece, o, Anadolu Selçukluları devri idari teşkilâtı üzerinde
çalışacaklar için büyük bir imkân sağlamıştır.
Osman
Turan asıl Mühim te’lif eserlerini ilim hayatının son 15 yılı içinde vermiştir.
Bütün Selçukluları konu edinen “Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti”
Osman
Turan’ın en mühim eseri “Selçuklular Zamanında Türkiye” adlı Anadolu
Selçukluları tarihidir. Bu eser, Anadolu Selçukluları devrine dair şimdiye
kadar bütün dünyada yazılmış en mufassal bir kitaptır. Buna, Saltuklular,
Mengücikler, Sökmenliler, Artuklular tarihini ve medeniyetini konu edinen “Doğu
Anadolu Türk Devletleri Tarihi” de ilâve edilebilir.
Ömrü
vefa etseydi Osman Turan, yazdıklarından çok daha fazla ve çok daha önemli
eserler verecekti. Onun öğrenciliğinden beri üzerinde durduğu ve malzeme
topladığı “Orta-çağda Türkiye İktisadi Tarihi” buna misal olarak verilebilir.
Ömrü birkaç yıl daha vefa etseydi, Osman Turan, Anadolu Selçukluları
Medeniyeti’ni bütünüyle ortaya koymak imkânına da, şüphesiz, bulunurdu.
Osman
Turan Türkiye’de değil, Batıda’ da Selçuklular devrinin bilhassa Anadolu
Selçukluları devrinin en başta gelen mütehassısı olduğunu herkese kabul ettirmiştir.
Nitekim dünyaca meşhur Cambridge İslâm Tarihi Serisi’nde “Anadolu Selçukluları
ve Beylikleri” nin yazdırılması Osman Turan’a havale edilmişti Anadolu
Selçukluları tarihine dair bir eser yazmış olan meşhur Fransız tarihçisi Prof.
Claude Cahen hemen hemen tamamıyla Osman Turan’ın araştırmalarına istinat eder.
FİKİR HAYATI
Osman Turan ve onun gibi cemiyetin en alt tabakasından,
köyden bin bir sıkıntı ve yokluk içinde yetişen, Türk tarih ve medeniyetine
dair cilt cilt eserler yazan büyük ilim adamlarının kendi milleti tarafından
takdir edilmediklerini görmek insanı son derece şaşırtıyor. Halbuki Prof. Fuad
Köprülü ile talebesi Osman Turan gibiler memleketin manevi savunma kaleleridir.
Bizler, işimize geldiği zaman Batı’yı örnek alırız; işimize geldiği zaman da,
Batı’ya boş veririz. Bilindiği gibi, Batı’yı Batı yapan, yetiştirdiği büyük
adamlardır. Batılılar, gerek sağlıklarında, gerekse öldükten sonra içlerinden
yetişen büyük adamları son derece takdir ederler; onları unutmamak ve
unutturmamak için, hayat ve faaliyetlerine dair cilt cilt eserler yazdıkları
gibi, çıkardıkları ansiklopedilerde baş köşeleri onlara ayırırlar. Çünkü mensup oldukları cemiyetler, onların
rehberliklerinden hiçbir zaman müstağni kalamazlar, onları örnek alırlar.
Prof. Osman Turan hayatının büyük bir kısmını fikir mücadelesi içinde geçirmiştir. Onun fikir mücadelesi daha asistanlığından itibaren başlar. Osman Turan, ilmi hayatında olduğu gibi, fikri hayatında da hocası Fuad Köprülü’yü daima örnek almıştır.
Prof. Osman Turan hayatının büyük bir kısmını fikir mücadelesi içinde geçirmiştir. Onun fikir mücadelesi daha asistanlığından itibaren başlar. Osman Turan, ilmi hayatında olduğu gibi, fikri hayatında da hocası Fuad Köprülü’yü daima örnek almıştır.
Türkiye’de,
Cumhuriyet devrinde, üzerinde şimdiye kadar pek az durulmuş bir Fuad Köprülü –
Hasan Âli Yücel çatışması vardır. İstanbul Edebiyat Fakültesi’nden Köprülü’nün
öğrencisi olan Hasan Âli Yücel, hayata atıldıktan sonra, bir zamanlar
kendisinden feyz aldığı hocasının amansız rakibi kesilmiştir. Esasında,
çarpışan iki zihniyettir.
Sebep
ne olursa olsun, hocasına karşı cephe alan Hasan Âli Yücel, gelecek nesiller için
kötü bir örnek teşkil etmiştir. (Nitekim, bugün aynı kötü yolu tutanlara bol
bol şahit olmaktayız). Böylece, Hasan Âli Yücel, Türk geleneğine göre, ana –
baba hakkında bile önce gelen hocalık hakkını çiğnemiştir. Türk geleneklerine
bağlı hakiki bir Türk çocuğu olan Osman Turan’ı bu mücadelede, gayet tabii
olarak, hocası Fuad Köprülü’nün yanında ve emrinde yer almış görüyoruz.
Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir Fakülte’de
henüz istikbalini garanti altına almamış olan asistan Osman Turan, bu
mücadelede hocası Fuad Köprülü’nün yanında ve emrinde yer almış görüyoruz.
Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir
Fakülte’de henüz istikbalini garanti altına almamış olan asistan Osman Turan,
bu mücadelede hocası Fuad Köprülü’yü bile bile fersah fersah geçmiştir. Osman
Turan, bilhassa dil devrimine aleyhtardı. Yazdığı yazılardan birinde kutlanan
dil bayramı için bunun bir << dil bayramı değil, dil
matemi>> olması gerektiğini yazması, bütün şimşekleri üzerine
çekmeğe kâfi geldi.
Büyük
ilim ve fikir adamları, yalnız sağlam ilmi eserler verenler değil, aynı zamanda
40 – 50 yıl sonra olacak hâdiseleri önceden görerek, fikir mücadelesine
girişenlerdir: Nihal Atsız’ın, milliyetçilik çizgisinden sapan birkaç kişiyi
zamanın başbakanına açık mektuplar yazacak kadar önemli saymasını, bizim de
dahil bulunduğumuz, bazı kimseler ve çevreler kavrayamamışlardı ve aşırı gayretkeşlik,
şövenlik saymışlardı. Aradan 35 yıl geçtikten sonra birkaç kişinin ektiği
tohumların yeşererek, bugün memleketin varlığını açıktan açığa tehdit edecek
derecelere geldiğini görenler, o mücadelelerinde Nihal Atsız’ın ne kadar haklı
olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklardır. Bunun gibi, memleketi toptan
felâkete sürükleme plânının bir parçası olduğu anlaşılan dil devrimciliğinin
ulaştığı ölçüler göz özününde bulundurulacak olursa, Osman Turan’ın o zaman
yaptığı mücadelenin değeri daha iyi anlaşılır. İşte bu sebeple, Osman Turan’ın
ilmi hayatında olduğu gibi, Türk fikir hayatında da daha gençliğinden itibaren
büyüklüğünü göstermiştir denebilir.
HAKKINDA
Prof. Dr. Osman Turan, meslektaşları "Ciddi ilim adamı formasyonu, sağlam karakteri, yüksek medeni cesareti, doğruluğu ve tok sözlülüğü, çok geniş fikri ihata kabiliyeti, Türklükle ilgili geniş ve sağlam bilgisi, muktedir kalemi ile tanınmış bir ilim adamı" olarak tarif ediyorlar.
Türk Ocaklarını Genel Merkezinin Ankara'ya nakli üzerine 1959'dan yapılan Kurultay'da Genel Başkan oldu. Türk Yurdu Mecmuasını yepyeni bir muhteva ve ruhla çıkardı. Türkiye'nin en çok okunan fikir dergisi yaptı. Yassıada’ya sevk edilince bir süre Türk Ocakları'ndan ayrı kaldı.
1966 yılında Hamdullah Suphi Tanrıöver'in ölümü üzerine yapılan kurultayda Prof. Dr. Osman Turan'ın Genel Başkanlığı döneminde Türk Ocakları her bakımdan şahsiyetini kazanmış, itibarlı, fikir ve kanaatleri cemiyetin her kesiminde kabul gören bir kuruluş olarak vasıflandırıldı.
ESERLERİ
1941
- Oniki Hayvanlı Türk Takvimi (Doktora Tezi)
1944
- Orta Zaman Türk Devletlerinde Türkçe Unvanlar (Doçentlik Tezi)
1944
- Müsâmeretü’l-Ahbâr (Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi)
(Tercüme)
1953
- Tarihi Kronolojinin Esasları (Tercüme )
1954
- İstanbul'un Fethinden Önce Yazılmış Tarihi Takvimler
1958
- Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar Metin, Tercüme ve
Araştırmalar
1964
- Türkiye'de Manevi Buhran Din ve Laiklik
1964
- Kızıl Tehlike (M.Şevket Eygi ve Peyami Safa ile beraber )
1964
- Türkiye'de Komünizmin Kaynakları
1964
- Türkiye’de Komünizm Kaynakları ve Kültür İhtilali İlaveli
1965
- Selçuklular Tarihi ve Türk - İslam Medeniyeti
1969 - Türk
Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi
1969
- Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları
1971
- Selçuklular ve İslamiyet
1971
- Selçuklular Zamanında Türkiye
1973
- Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi
1973
- Türkler Anadolu’da
1980
- Tarih Akışı İçinde Din ve Medeniyet
1980
- Vatanda Gurbet
2010
- Makaleler (Haz. Doç. Dr. Altan Çetin ve Bilal Koç) ( Selçuklu
Tarihi Araştırmaları adlı ile 2014'te tekrar basıldı)
2014
- "Kunlar ve Eski Türkler" (Haz. Doç. Dr. Altan Çetin ve Bilal Koç)
PROF. DR OSMAN TURAN
FİKİR MÜCADELESİNİ FAKÜLTE’DE DE SÜRDÜRMÜŞTÜR. O, ESERSİZ UNVAN SAHİPLERİNİN VE
CÂHİLLERİN AMANSIZ DÜŞMANIYDI; FAKÜLTE KURULLARINDA YALNIZ MİLLİ MES’ELELER
KARŞISINDAKİ İLGİSİZLİKLERİNİ VE CÂHİLLİKLERİNİ DEĞİL, İLME VE İLMİ AHLÂKA
UYMAYAN TUTUM VE DAVRANIŞLARINI DA YÜZLERİNE KARŞI SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEZDİ.
Bir dava ve aksiyon
adamı…
Post a Comment