TOPLUMUN GELİŞMESİNDE SANAT VE ENTELEKTÜELİTENİN ÖNEMİ
SANAT
Sanat,
keşfetmenin ve hayal gücünün ortaya çıkması olarak ifade edilir. Tarihsel
terminoloji gelişi boyunca sanat kavramı üzerinde olağanca fikirler değişmiş ve
yeni ayrımların önüne geçilmiştir. Fikirlerin sürekli değişmiş olması hayal
gücünü ve geniş anlamayı zaman içinde değişik kısıtlamalar getirip yeni
tanımlar oluşturmuştur. Sanat kelimesi Latin Roma’da, ilk dönem tarihsel
dönemlerde, Endülüs gibi çağının zirvesini yaşayan bir medeniyette, Osmanlı
gibi ilime bilime önem vermiş ve Avrupa’da yaşanmış olan aydınlanma ve rönesans
hareketleriyle üzerinde duracağımız sanat, entelektüelite ve hayat kavramları
farklı tanımlamalar ve ayrımlar kazanmıştır. Bizde açıklayacağımız kavramlar
etrafında sosyoloji, psikoloji, felsefe ve sosyal bilimler üzerinden okumaları
sunacağız.
Sanat oluşumu ve gelişimi itibariyle
birçok alanda söz sahibi olmuş. Toplumların mimarisine, dil lehçesine, kültür
ve geleneklerine etkiler bırakmıştır. Günümüz itibariyle modernite ve tasarım
halini almış olan sanat dalları toplumlar üzerine sosyolojik ve kültür etkiler
bırakabilmektedir. Sanat estetik nesneler üreten ve kavramları açıklayan bir
hal sonucu olarak önceden tasarlanmış bir son ürüne dönüştürülmesi iken
sanatsal aktiviteler, araçlar ve amaçlar arasında, planlama ve uygulama
arasında ayrım yapmayı gerektirmektedir. Bunun yanında, sanat herhangi bir
duygunun da dışavurumu değildir. Bu duygu, ifade edildiği ana kadar açıklık
kazanmamış olup, ifade edilişi onun keşfedilmesine neden olacak bir duygu
olmalıdır. Rölativizm ve realist bakış kaçınılmaz bir gerçeklik olarak kabul
edilmiş, bu da çağdaş sanat ve postmodern eleştiri dönemini
başlatmıştır. Sanat eğitiminin bireyin kendini
gerçekleştirdiği bir süreç olarak işlemesi ve özgürleştirici potansiyelinin
açığa çıkarılması için sanat eğitimi yeni anlayışlarından etkilenmesi
mümkündür. Eğitimi bireyin kendini gerçekleştirmesini sağlayan ve içinde
bulunduğu durumlara karşı eleştirel bakış açısı geliştirerek toplumu düşünceyi
önemseyen biçimde değiştirmeye teşvik eden bir süreç olarak tanımlayan
eleştirel pedagoji ve görsel okuryazarlık anlayışları, sanat eğitiminin
geleceğine yönelik önerilerde bulunmaktadır. Bizde bu konu üzerine
araştırmalarımızı ve literatür taramalarımızı yapmaktayız.
Filozof Richard
Wollheim sanatın estetik değerlendirilmesi için üç yaklaşım önerir:
- · Estetik niteliğin insanın bakış açısından bağımsız, mutlak bir değer olduğunu öngören gerçekçi yaklaşım.
- · Estetik niteliğin mutlak bir değer olduğunu, ancak insanın bakış açısına bağlı olduğunu savunan nesnel yaklaşım.
- · Estetik niteliğin hem mutlak olmadığını hem de insanın bakış açısına göre değiştiğini söyleyen göreli yaklaşım.
Bende bu kavramlar
etrafında sanatın toplumu ilgilendirdiği ve oluşturulan kümülatif birikimlerle
entelektüeliteyi açıklayacağını düşünmekteyim.
ENTELEKTÜELİTE
Entelektüelite,
bilginin merkezde yer aldığı bilimle ve sanatın bir hareket ettiği sosyolojik
dalların birleşmesi olarak yorumlanabilir. Fikir ve bilginin akılla beraber
entegre edildiği hal olarak belirlenebilir. Her çağda sanatsal yeteneğe sahip
insanların üzerinde durdukları entelektüeliteyle birlikte sanatçılık karakteri
de ortaya çıkmaktadır. Sanatçılık disiplinler
arası bireyin okuma, farkındalık geliştirme ve uygulama yeteneği açısından
fonksiyonlu ve disiplinler arası bir konum yükseltmektedir. Dolayısıyla sanat,
sosyolojik tasavvurun ve sosyolojik araştırmanın önemli bir kulvarı halini
almıştır. Entelektüelite ise sosyolojik bir gerçeği literatür ve araştırma
bağlamında öne çıkarmaktadır. Entelektüelitenin en büyük çıkarımı ve faydası
sanat gelişiminde bir yol göstericisi olmasıdır. Bundan ötürü
edebiyat-sosyoloji, edebiyat-toplum ve sanat-entelektüelite denklemini kurarak
işe başlanılmalıdır. Sanat
ve entelektüelitenin birbirlerinden kopuk, uzak ve habersiz olmamaları
gerektiğini; aksine birbirlerine kulak vermeleri, birbirlerinin ürünlerinin
mutlak anlamda toplum analizi bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini
düşünmekteyim. En temelinde iki
disiplininde paylaştıkları konteks aslında toplum sorunlarıdır.
Ülkemizde sosyologların ve felsefecilerin,
edebiyata ve sanata ilgisinin genel sosyoloji literatürü göz önünde
bulundurulduğunda sınırlı olduğu söylenebilir. Türk sosyologları
ve felsefecileri arasında entelektüel sanata yakın isimler eserlerinde
toplumun sorunlarına değinmişler ve ilgilenmişlerdir. Sanatsal
entelektüeller arasında Ziya Gökalp, Hilmi Ziya Ülken, Ziyaeddin Fahri
Fındıkoğlu, Niyazi Berkes, Behice Boran, Mediha Berkes, Nurettin
Şazi Kösemihal, Cahit Tanyol, Erol Güngör, Nurettin Topçu, Şerif Mardin,
Sabahattin Güllülü, Nermi Uygur, Ahmet İnam, Ömer Naci Soykan, Cemil
Meriç gibi isimler son yıllarda yeni
kuşak sosyologların başlangıcı ve sanata katkıları sayesinde de toplumsal
konularda entelektüelitenin arttığı görülmektedir. Ülkemizde sanat ve sosyolojik
okuma alanında birçok esere imza atmış çok sayıda yazar, eleştirmen
ve edebiyatçıları da anmak gerekmektedir.
HAYAT
Hayat, dünyada
kitle iletişim ve teknoloji alanındaki küresel gelişmeler, kitle iletişim,
literatür ve sanatsal faaliyetlerde inşa edilen bir imaj ve kültür hayatında da
bazı sorunsallıkları beraberinde getirmiştir. İnsanlar ve kurumlar, seküler
dünyanın hızlı ve beyhude havasına kapılmış imaj dünyasının gerçek ictimai
sosyal hayatın önüne geçmiş olması
seküler hayatın daha baskın hale gelmesi beni tedirgin etmektedir. Öyle
ki toplumlar imaj dünyasının parıltılı ve şaşaalı hayatının cazibesine
yönlendirilmekte ve özendirilmektedir. Ancak gerek imaj dünyasında yaşananlar
ve gerekse toplumsal gerçek hayattaki gelişmeler, imaj dünyasının sanılanın
aksine bir o kadar tehlikeli sonuçları ve sorunları da içerisinde barındırdığına
işaret etmektedir. Ülkemizde uzun zamandan beri sosyolojik açıdan imajın ve
küreselleşen dünyanın olumsuz yönleri ihmal edilmiş veya o boyuta daha az vurgu
yapılmıştır. Yapılan bu hatayı yorumlamak siyasi konjoktürel ve sosyo kültürel
açıklamalardan uzun demeçlere sığmayacak kadar geniş hal alır. Ülkemizde her
şey dini bir altyapı eksikliğinin baş göstermesiyle sanattan, edebiyattan,
fikirden ve aksiyoner hayattan uzak, insani toplumlarının ortaya çıkmasına
sebebiyet vermiştir.
Bizlerde hayati ictimayemizi sanattan
edebiyattan ve sosyolojik okumalardan sağlayabilirsek resim çizer, şiir
yazarsak ve edebi sohbet edersek refah bir toplumun temelleri atılmış olur.
KISACA KİTAP OKUR, YAZARSAK.
Kaynakça
- · Erdoğan, Türkan (2012), “Türkiye’de Edebiyat Sosyolojisinin Gelişimi Üzerine Düşünceler”
- · Tural, Sadık (1993), Edebiyat Bilimine Katkılar, Ankara, Ecdad Yayınları.
Post a Comment